Her yıl 100.000’den fazla çocuk Edinburgh’da bulunan Royal Hospital for Sick Children’da kulağın elastik kıkırdağındaki konjenital form bozukluğu ve benzeri sorunlar için tedavi görüyor. Doktorlar bu rahatsızlığa Latince’den “kulakta anormal küçüklük” olarak çevrilen tıbbi bir terim olan “Mikrotia” diyorlar. Bu rahatsızlığı olan bazıları için kulak kepçesi (veya dış kulak) neredeyse yokmuş gibi görünecek kadar küçük olabiliyor. Hem orta kulağın hem de dış kanalın az gelişmiş olması nedeniyle, mikrotia’ya genellikle bir miktar işitme bozukluğu da eşlik ediyor. İskoçya’da bu rahatsızlık her yıl 6.000 bebekten 1’inde, gençlerde de her yıl en az 10 kişide görülüyor.
İskoçya’nın yerel Kulak Rekonstrüksiyon Servisi’ne başkanlık eden Ken Stewart burada hem çocuklarda, hem de kulak bozukluklarından muzdarip yetişkinlerde rekonstrüktif cerrahi yapmanın yeni yollarını arıyor.
Ken, hastalarının kulaklarının değişen dolambaçlı tasarımlarına yaklaşmak için yıllarca bir dizi teknik kullanmış. En popüler yöntem hastanın kaburgalarından kıkırdak almak ve bunu kulak şekline oymak olsa da, bazen balmumu, silikon ve hatta elma gibi diğer malzemeleri de kullanıyor.
Ken, kulak rekonstrüksiyonları için ameliyat öncesi prosedürü kolaylaştırmak amacıyla 3D görüntüleme çözümlerini araştırmaya başladığında, Artec’in İngiltere iş ortağı Patrick Thorn & Co. ile iletişime geçiyor ve kulak kanalı içindeki daha derin yüzeylerin görüntülerini yakalamak için çok uygun olan ve aynı zamanda kulak ile kafa arasındaki bölgeyi de tarayabilecek kadar yüksek çözünürlüklü Artec Spider ile istedikleri performansı yakalıyor.
Artec Spider’ı Ken’in kulak rekonstrüksiyon uygulamasına entegre etmek, kulak oluşturma sürecini hem basitleştiriyor, hem de sistematik hale getiriyor. Hastalar, ilk konsültasyon sonrasında, mikrotiadan etkilenmemiş kulaklarının taranması için hastaneye tekrar geliyorlar.
Tarama sırasında Artec Spider dış kulağın karmaşık yapısını çarpıcı ayrıntılarla yakalıyor ve ardından kulak kanalının derinliklerini inceleyip daha fazla görsel veri topluyor. Daha sonra görüntüler Artec Studio’ya yüklenip, burada hızlı bir şekilde hizalanıyor ve kulağın 3D dijital modelini oluşturmak için birleştiriliyor. Sonrasında 3 boyutlu baskı ile model elde ediliyor.
Yaklaşık üç saat sonra, basılan kulaklar 3D şablonlar olarak hizmet vermek üzere ameliyathaneye gönderiliyorlar.
Kulak rekonstrüksiyonunun, plastik cerrahların mükemmelleştirmeye çalıştırdığı son kırk yılda yavaş ama istikrarlı bir şekilde geliştiği söylenebilir. Bu konsept, 1970’lerde cerrahların kulağı yeniden yapılandırmak için doku tabanı olarak kullanılmak üzere kaburgadan kıkırdak çıkarmasıyla başladı. O zamanlar, normal kulağın 2D kâğıt izi, cerrahın çıkarılan kıkırdağı hastanın gelecekteki kulağının bazı görünümlerine şekillendirmesine yardımcı oluyordu. Ancak, böyle bir grafik modeli yalnızca bir yaklaşım işlevi görüyordu. Kulağın karmaşık boyutları ise kesinlik gerektiren bir yapıya sahiptir. Artec3D’nin gelişmiş görüntüleme çözümlerinin yardımıyla Ken gibi cerrahlar, hiçbir zaman yaklaşık modellere yaklaşmak zorunda kalmayacaklarından emin olabiliyorlar.